Sineklerin Tanrısı - William Golding


İngiltere büyük bir savaşa girmek üzeredir. Çocuklarını bu savaştan korumak için uçağa bindirip bilinmeze göndermek isterler. Ancak ıssız bir adaya düşen uçaktan kurtulan çocuklar artık başlarının çaresine bakmak zorunda kalırlar.

Yazar distopik ve alegorik olarak tanımlanan romanına yukarıdaki anlatıma benzer sert bir giriş yapıyor. Bu girişten sonra da çevreden izole edilmiş dünyayı tasarlamaya başlıyor. Beklenenin aksine başlangıçta her şey güzeldir. Ada da çeşit çeşit meyveler ve hayvanlar vardır. Bu cennetvari ortamda karşımıza Ralph adında güzel bir çocuk çıkıyor. Orduda binbaşı olan babasının kendisini kurtaracağından emin olan Ralph, gelecek kaygısı yaşamadan düştüğü cennetin keyfini çıkarmaya çalışıyor. Ancak adını hiç bir zaman öğrenemeyeceğimiz Domuzcuk ile karşılaştıktan sonra bir şeyler yapmaya karar veriyor. Adada bulunan çocukları bir araya topluyorlar, büyüklerinden öğrendikleri gibi seçim yapıyorlar ve aralarından bir lider seçiyorlar. Ralph'in en büyük rakibi kilise korosunun başında bulunan Jack oluyor. Kitabın sonuna kadar Ralph demokrasiyi temsil ederken, Jack ise otokrasiyi temsil ediyor.

Yazarın aslında tek bir amacı var. Aramızdaki iktidar hırsının, acımasız mücadelelerin cenneti adım adım cehenneme çevirişini gözler önüne sermek. Hatta her şeye sil baştan başlasak bile aynı sonuca ulaşıyor olmak. 

Sonuç olarak verdiği mesaj ve kanıksadıklarımızın hayatımızı cehenneme çevirisi anlatımıyla okunası bir kitap olabilir. Ancak tüm zorlamalarıma rağmen kitabın içerisine tam anlamıyla giremedim. Anlayamadığım bir şekilde bir şeyler beni sürekli dışarı itti. Mesela Ralph ile Jack arasındaki demokratik seçimde, orduda binbaşı olan babasını kurtarıcı gibi göstererek seçimi kazanması bana hiç demokrasi gibi gelmedi. Takılı kaldım buraya. Oysa kimsesiz ve ilkel bir yaşamla baş başa kalan çocukların en güçlünün peşine takılması iç güdü gereği olmalıydı. Yazarın buradaki fiziki gücü bir kenara itip aile bağlarından gelen gücü öne almasını anlamlandıramadım. Belki de kitabında yer yer bahsettiği İngiliz asilliğini burada da vurgulamak istemiştir de ben kaçırmışımdır. Bilemiyorum. 

Son söz; kitap uzun süre okuma listeme girmeyi bekleyip durdu. Bunda okurun kafasının karışık olmasının da etkisi var tabi. Kimi okurlar kitabı içselleştiremezken kimi bayıldı. Tabi ki bu durum kitabı uzun bir süre ertelememe neden oldu. Ancak Kitap Gizi' nin oku tavsiyesi üzerine ani bir kararla ilk sıraya alınarak okundu. Ben pişman değilim ve sonuna kadarda okudum ancak aynı iştahla size tavsiye edemeyeceğim. Distopik romanları seviyorsanız okuyunuz.

Sevgiyle kalın... 
Previous
Next Post »